AFSAD Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi`nin organize ettiği direnişçi TEKEL işçilerinin mücadelesini yansıtan `Ekmek ve Özgürlük için Yaşasın Dayanışma` adlı fotoğraf sergisi, Türk-İş önünde açıldı. Belgesel ve basın fotoğrafçılarının ürünlerinden oluşan sergi, işçilerin coşkulu alkışlarıyla karşılandı. AFSAD Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi Eğitmeni-Fotoğraf Sanatçısı-Şair Mehmet Özer burada yaptığı konuşmada, `Bizler, akıp giden hayatın sadece tanığı değil aynı zamanda tarafıyız da` diyerek, taraflarının `ekmek ve özgürlük` için Ankara sokaklarını özgürleştiren TEKEL işçilerinin tarafı olduğunun altını çizdi. İşçiler de, `Polis bize saldırdığında, saldırının şiddeti konusunda bir fikrimiz yoktu. Şimdi bu fotoğraflardan da anlıyoruz ki, polis acımasızca saldırmış. Bu fotoğrafları asla unutmayacağız` dediler.
İşçilerin yoğun ilgi gösterdiği sergide, Ayşegül Karalar Şahin, Deniz Tuğçe Çakır, Doğan Araz, Nail Yollu, Nur Yılmazlar, Yaşar Şahin ve Elif Koca`nın da TEKEL işçilerinin mücadelesini yansıtan kareleri yer alıyor. Sergi, İHD Ankara Şubesi, Mülkiyeliler Birliği, Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve EMO Ankara Şubesi`nin katkılarıyla hazırlandı.
15.02.2010 / ANKARA
MEHMET ÖZER
Uzak yerlerden, uzak yollardan geldiniz.
Evinizi, sevdiklerinizi, dostlarınızı ardınızda bırakarak geldiniz.
Kalbinizle evinizde, aklınızla Ankara’dasınız.
Önce acı ve ağırdı her şey.
Her ezgi kanattı sizi, her selam burktu yüreğinizi.
Yeni bir yaşam ilişkisi filizleniyordu itiraz dilinizden. Bunu bildiniz.
Anladınız tek tek olduğunuzda güçsüz olduğunuzu ve her insan gibi zaaflarınızın olduğunu.
Ama bir araya gelince güzel, yeni ve iyi insan olduğunuzu fark ettiniz. Bir sınıf olmak için birlikte bir amaç için bir tekel olmanız gerektiğini öğretti size kavga. İçinizdeki gizili gücü keşfettiniz. Hayatı durduran ve yaşamı her gün yeniden üreten gücü. Başkalarına güven veren gücü.
Gönlünüz rahattı artık. Çocuklarınızın geleceği için buradaydınız. Bunu biliyordunuz. Ardınızda bıraktıklarınızda bildiler bunu. Artık acıkmıyordunuz. İş dönüşü yorgun bedeniniz uzanmak için bir yer ararken artık yorulmuyor ve az uyuyordunuz. Perdesi aralanmış evinizin penceresinden eşinizin ya da çocukların dönüşünü değil, çadırın önünde yeni ve muştulu bir haber bekler oldunuz. Yeni yaşamlar kurdunuz naylon çadırların içinde. Su ya da yemek bekleyen değil, çay ya da yemek dağıtmak için öne atılan sizdiniz. Bir işi yapabilmek için fırsatlar kolluyordunuz. Çadırınıza gelen konukları ağırlamak için yarışır oldunuz. Tanımadığınız yüzler yüzyıldır dosttu, daha önce hiç sıkmadığınız eller bir yaz gecesi kadar sıcaktı. Tanımadığınız ama sevgiyle sarıldığınız insanlar güven ve huzur vericiydi. Birden bire çoğaldınız. Direnmek için çadırlara girdiğinizde ruhunuz yıkandı, böyle demişti Laz uşakları. Yeni bir insan oldunuz. Binlerce yıldır koyun koyuna yaşayan halkaların çocuklarıydınız. Kardeşim demenin bahtiyarlığı yüzünüzde dolaşıyordu. Türk’ün sabrı, Kürt’ün inadı, Laz’ın coşkusu sizin sınıf kardeşliğinizin mayasını oluşturuyordu. Şiddetle emindiniz. Ancak böyle kazanabilirdiniz. Ekmeğinizde gözü olanların, sizin acılarınızdan, yoksulluğunuzdan sevinç ve kazanç sağlayacaklara karşı direnmenin biricik yoluydu birleşen ellerimiz. Biri olmadan diğeri cennete bile girmeyi kabul etmiyordu artık. Bencillik, tembellik suç sayıldı cezası sevgisizlikti. Paylaşmanın ve dayanışmanın insan ruhunun inceliği olduğunu yeniden kanıtladınız. Şimdi göğsünüzün üstünde bir dağla geziyorsunuz Ankara sokaklarında. Tüm ötekilerin, işçilerin, işsizlerin, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin umudu oldunuz. Şimdi, artık sadece çocuklarınızın geleceği ve ekmeğiniz için değil ülkenizin yarını için de buradasınız. Bir haksızlık duyduğunuzda ya da ekmeğinize, geleceğinize uzanan bir el gördüğünüzde birden yumruklaşıyor elleriniz ve kasılıyor boyun damarlarınız gövdenizle haykırıyorsunuz” Gül diyor ki isyan, Gül diyor ki isyan, gül diyor ki isyan”
Sizler değişirken bizi de değiştirdiniz. Artık her birimizin yaşam öyküsünde tekel işçisi sınıf kardeşlerimizin derin izleri var. Yüzümüz her bulutlandığında ya da çocuk sevinçleri yüzümüzü aydınlattığında aramızda oluşan güven dağı uzaklıkları hiçleştirecek ve aklımızda, kalbimizde yaşattığımız tekel işçilerini anımsayacak sizleri selamlayacağız.
Biz fotoğrafçılar günlerdir yüreğimiz ağzımızda, günümüzü gecemizi size göre ayarlıyoruz. Bugünü yarına taşımak için, yarın bugüne bakabilmek için.
Ve elbette tarih yazıyoruz. Tarihinizi, tarihimizi görüntülerle yazıyoruz. Tanığıyız yaşadıklarımızın. Acının da, kederin de, sevincinde tanığıyız. Tarafız, sizin durduğunuz yerden bakıyoruz hayata ve yeni doğan günü sizinle birlikte selamlıyoruz.
Tüm çabamızı ve sizlerle kurduğumuz ilişkimizi derneğim AFSAD, arkadaşlarım, atölyelerimiz ve öğrencilerim adına iki sözcükle söylemek isterim.
Yüreği üstünde yürüyen tekel işçileri
SİZİ SEVİYORUZ
EKMEK VE ÖZGÜRLÜK İÇİN YAŞASIN DAYANIŞMA
FOTOĞRAF YAŞAMIN TÜRKÜSÜNÜ SÖYLÜYOR
DİRENEN İŞÇİLERİN ONURUNU HAYKIRIYOR
TEKEL İŞÇİLERİNİ SELAMLIYORUZ
AFSAD’lı FOTOĞRAFÇILAR ADINA